Opia; göz göze bakışmanın verdiği yoğun ve gizemli duygu... Cazibeli, kendine güvenen, çarpıcı ve modern kadının hayatı anlamlandırma çabası... Onun neşeli olduğu kadar karmaşık yapısı, mutlu ve göz kamaştırıcı kadının cazibesine bir övgü niteliğindedir.
Bazen caz kulübünde, bazen şık bir otelin lounge salonunda, bazen lüks bir yatta şehrin ışıklarını izleyerek geceyi sonlandırırken, üzerinden yayılan modern gül ve leziz çikolata aroması Opia'nın karakterini tarif eder. Ağız sulandıran derin kırmızı meyveler ve karamel-vanilya ikilisine eşlik eden koyu çiçekler ana temasını oluşturur. Kararlı, yoğun ve kadınsı kıvılcımlar yayan koku formu, olabilecek en iddialı ve rekabete hazır feminen manifestodur. Opia'nın mottosu açıktır: "Baştan çıkarıcı parfümler sadece büyüleyici ve ışıltılı kadınlar içindir."
Pastoral taşra gelenekleriyle kentsoylu şıklığın karması olan Tokyo, adeta kokusal bir festival ve modernist estetiğin yaratıcı bir uygulamasıdır. Aromatik ve lezzetli yapısı, Japon geleneğinin ölçülü mütevaziliğinden ilham almıştır. Onun yapısal tekniği, süslemeden uzak ve sadedir. Bergamot ve kan portakalı ile inşa edilen turunçgil temasının fütürist gerçekçiliği, orta notalarda yerini Harajuku akımının neşesini ve renkliliğini yaşatan karamel ve vanilya öğelerine bırakır. Tarçın ve meyan kökü ise Tokyo bulvarlarının çok kültürlü çeşitliliğini önümüze serer.
Tokyo, ferah bir koku olmasına rağmen, kalıcılığı ve yayılımı oldukça yüksektir. Dört mevsim, gündüz veya gece kullanılabilir.
Puccini'nin kült operası La Boheme'deki, "Bu hoş kokulu sözler nasıl da ruhumda geziniyor" dizesi, Opulence'in duygu dünyasında yankı bulmuş ve unutulması imkansız bir kokuya dönüşmüştür. Sözcüklerin hoş kokması metaforu gibi, Boheme'in esansiyel notaları da sanatsal bir jesttir. Onun dramatik ve teatral heyecanı, Paris'te bir çatı katının solgun ışığını ve orada yaşayan bohemin piposundan süzülen ruhani dumanı akla getirir. Geri planda Pavarotti'nin Caruso'sunun tınıları gece yarısı şehrin gettolarına yayılır. O saatlerde sadece filozoflar, şairler, ressamlar ve aşıklar uykusuzdur.
Seyyah gibidir bohemlerin duygu dünyaları. Hayallerini yaşamayı başarırlar. Boheme parfümü de size hayallerinizi, tutkulu notaları bir araya getirerek sunar. Tonka fasulyesi, lavanta, tarçın, tensel odunsular ve psişik tütün... İlk bakışta gezgin ve maceracıların karmaşık zihinsel kodlarını çağrıştıran notalar, Boheme'in içinde ustaca ve idealistçe bir araya gelmiştir. O sadece kokular kümesi değil, spritüel seyahatin başlangıç noktasıdır. İçeriğindeki dumansı yapı, mistiklerin, zaman yolcularının ve münzevilerin yaşam döngüsünün özeti gibidir.
Jardin; yüzyıllardır aşkı ve romantizmi çağrıştıran, kadını yücelten ve kalplerinin anahtarı olan çiçeklere bir şair sezgisiyle yaklaşır. O da çoğu şair gibi, çiçeklerin narin görünüşü ile kadınların evrimsel güzelliği arasında güçlü bir bağ kurar ve rengarenk dokunuşlarla kadını yüceltir. Amacı, mısralar yerine notalarıyla rüya gibi bir çiçek bahçesi yaratmaktır.
Butik bir bahçenin içinde sevgiyle yetiştirilen beyaz çiçeklerin hikayesidir Jardin. O hikayede, bir kadın her sabah tıpkı kendi iç dünyasında büyüttüğü hayaller gibi yetiştirdiği çiçekleri, üzerlerindeki sabah çiğine aldırmadan toplar. Bu törensel manzarada taptaze yasemin, gül, leylak, zambak ve portakal çiçeği ön saflarda yer alarak onun kadınsı karakterini pekiştirir. Balın uhrevi kokusuyla gelen lezzetli tatlılık, paçuli ile birlikte çiçeklerin uyumuna muhteşem şekilde hizmet eder. Tertemiz ve bembeyaz kokar. Her modern parfümün vazgeçilmezi sedir ağacıyla teninizden usulca ve saygıyla ayrılır.
Vasco de Gama'ın keşfetmeye meraklı bakışlarını, baharatın ana vatanı Zanzibar'a attığı ilk adımda, henüz kıyıdayken hissettiği taptaze bir esinti selamladı. Bu, 16. yüzyıl Avrupası'nda sadece soyluların sahip olduğu lüks ve sofistike lezzetlerin sembolü baharatın, sıcak ve içten karşılamasıydı. Opulence Zanzibar, tarihe iz bırakmış tropikal baharatın cesur notalarını tam da böyle bir içtenlikle harmanlar. O'nun mükemmeliyetçi yapısı, ölçüsüz derecede titiz, asil ve yoğundur. Bir yanı ilham aldığı adayı tutsak eden lezzet dolu ganimetleri, diğer yanı O'nu özgürlüğüne kavuşturan cesareti anımsatır. Öylesine kurgulanmış bir gösteri değildir. Havadaki dansını süsleyen her nota, Swahili kültürüne ait bir dansın ustaca planlanmış birer figürü niteliğindedir.
Zanzibar, baharat parfümlerinin en sıra dışı yorumlarından bir tanesidir. Heyecan verici kokusunun her aşaması bağımlılık yaratıcı ve şaşkına çeviren bir güzelliğe sahiptir. Tarçın ve balın çarpıcı dokunuşları arasında egzotik bir evrene doğru başlayan sihirli yolculuk, balzemik reçineler eşliğinde karanfil ve zencefil notalarıyla devam eder. Son durağa geldiğinde, hipnotize edici yeteneğini vurgularcasına, tonka fasülyesi varlığında vanilyanın tatlı okşayışı kendini gösterir.
Hümanist, ilhamını insan merkezli yaşam teorisi Hümanizm'den almış, Opulence'in entelektüel ve bilge parfümüdür. Kibar, dikkat çekici, hayatının her detayına rafine şekilde yaklaşan, gusto sahibi, fit ve moda akımlarını takip eden metropol erkeğini tamamlar. İtalyan kesimi şık takım elbiseler ve onları süsleyen kol düğmeleri, tasarım saatler, avangart modacılar, post-modern heykeller, neoklasik mimari, pop art eserler ve yüksek kaliteli her şey onun daima ilgisini çeker.
Humanist'in, vanilya ile ustaca harmanlanan baharatları birleştiren sağlam duruşu, amber ve derinin katılmasıyla uzun zaman üzerinizden ayrılmaz. Çağdaş ve sorumluluk sahibi aroması, kültürlü ve güven veren erkeklere övgüdür. Humanist’in çok yönlü koku karakteri evrenseldir. Onun çarpıcı kokusu sizi Bhutan'daki keşişlerin dünyaya kapalı münzeviliğine götürür ve oradan Milona'da butiklerin sıralandığı, Rönesans izleri taşıyan ihtişamlı sokaklara davet eder.
Kokuların hepsi inanılmaz kalıcı kıyafetler de değil tenimde test ettim
Erkek kokularını da kullandım
Umarım yazıyı sevmişsinizdir
Gününüz güzel geçsin
Yorumlar
Yorum Gönder